9 Mayıs 2010 Pazar
6 Mayıs 2010 Perşembe
MİHRİBAN!!!
Hep söylenir,fazla merak iyi değildir..bana sorulmuştu"MİHRİBAN"Türküsü dinlerken neden hüzün veriyor?bilmem dedim ama bende merak etmiştim doğrusu.. araştırma yapalım nasılsa google'de vardır düşüncesi ile araştırdım hiç böyle sevgi hikayesi okumadım duymadımda geçmişteki Kerem ile Aslı vs.dışında birde yakın akraba büyüğümüzün dışında..
çok hüzünlü bir hikayesi var, www.netpane.com burda uzunca yazılmış okumak isterseniz bu sevgi vuslat olmamış,Mihriban ismi gerçek isim değil edepden, duyulmasın diye bu isimle hitap etmiş şair,kendisi memur Mihriban ise öğrenci gerçektende çok etkileyici bir hikaye okurken şok oldum,vay be gibi sözlerle bu tip sevgilerde hep ayrılık olurmuş,yıllar önce biz çocuk yaşlarda yakın bir akrabamız ilk eşini anlatırdı pek anlıyamazdık bir gün çok hüzünlü bi şekilde anlatmıştı bizlerde dinlemiştik aynen Leyla Mecnun gibi evlenmşler,her zaman eşinin bu sevginin sonu yok dediğini ve hastalıktan sonra vefat etmiş gözü yaşlı bir eş ve kucakta bir bebek.. ağlıyarak anlatırdı çocuk yaşımızda çok etkilenmiştik,yıllar sonrada Mihriban hikayesi de çok etkiledi;bir daha hiç bir şeyi merak etmiyeceğim bu kesin dinlemek için,okumak için yürek lazım,her şeyin normali iyidir ve hep dua ederim "YARABBİ" senin sevgini geçecek sevgi nasip etme cümlemize amin.. hiç aklıma gemezdi böyle bir konu ile karşılacağım..e, şimdi rahatmısın?öğrendinya o kendini biliyor..ayfersultan..
Mihriban
Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışlar, çözülmüyor Mihriban.
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor Mihriban.
‘Yâr’ deyince, kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor, aklım şaşıyor
Lâmbamda titreyen alev üşüyor
Aşk, kâğıda yazılmıyor Mihriban.
Önce naz, sonra söz ve sonra hile
Sevilen, seveni düşürür dile
Seneler, asırlar değişse bile
Eski töre bozulmuyor Mihriban.
Tabiplerde ilâç yoktur yarama
Aşk deyince ötesini arama
Her nesnenin
bir bitimi var ama
Aşka hudut çizilmiyor Mihriban.
Boşa bağlanmamış
bülbül, gülüne
Kar koysan köz olur aşkın külüne
Şaştım kara bahtın
tahammülüne
Taşa çalsam ezilmiyor Mihriban.
Tarife sığmıyor aşkın
anlamı
Ancak çeken bilir bu derdi, gamı
Bir kördüğüm baştan sona tamamı
Çözemedim… Çözülmüyor Mihriban.
Unutursun (Mihriban’ım)
Unutmak kolay mı deme
Unutursun Mihriban’ım
Oğlun kızın olsun
hele
Unutursun Mihriban’ım
Zaman erir kelep kelep
Meyve dalında
kalmaz hep
Unutturur birçok sebep
Unutursun Mihriban’ım
Yıllar
sineye yaslanır
Hatıraların paslanır
Bu deli gönlün uslanır
Unutursun
Mihriban’ım
Süt emerdin gündüz gece
Unuttun ya büyüyünce
Ha işte
tıpkı öylece
Unutursun Mihriban’ım
Gün geçer azalır sevgi
Değişir
her şeyin rengi
Bugün değil yarın belki
Unutursun Mihriban’ım
Düzen böyle bu gemide
Eskiler yiter yenide
Beni değil, sen seni de
Unutursun
Mihriban’ım
Mihriban (Beklemek)
Sarıca düzünde bir yığın toprak
bulanır her sabah gözyaşlarımla
Mihriban, Mihriban uyan da bir bak
Hasret düğüm düğüm ak saçlarımda
Ardıçlı dağlarda gene ay doğar
Akasya gölgeleri delik deşik
Bir pınar ağlar akşamdan sabaha dek
Yapraklar sallanır, ışıklar söner
Büyüdükçe büyür içimde bir ben beklemek
Öksüz kaldı, yem döktüğün kumrular
Çiçeklerin boynu bükük, bahçende
Mihriban Mihriban düşsüz uykular
Çıban çıban sızlıyor ah bende
Seneler yollardan izini sildi
Cebimde resmin kaldı bir tek
Bekletti meğerki ulviymiş yaşamak
Ne güzel derdik seninle beklemek
Güneş gene doğup gene batıyor
Yüzüme serdiğin saçların hani
Şimdi karyolanda eller yatıyor
Vefasız aynalar unuttu seni.
Dertler beni oylum oylum yakıyor
Her şey yalanmış, bilmeden gittin
Kaderin bağrında doğdu bir gerçek
Mihriban Mihriban ölümden zormuş
Ben de bilmezdim, beklemek
TUT ELLERİMDEN
Sırattan incedir sevda köprüsü
Beraber geçelim, tut ellerimden
Niyet ak güvercin, vuslat gökyüzü
Beraber uçalım, tut ellerimden
Gönüldeki bir his, kalkandır kışa
Aldırma ayaza, yele, yağışa
Giden ilkbahara, gelecek kışa
Beraber göçelim, tut ellerimden
Birleşmek üzeredir, şafak ve bulut
Korku beklenilmez kapıda durup
ister zehir olsun, isterse şurup
Beraber içelim, tut ellerimden
Çağır hayallerin en ötesini
Yakından duyarsın, aşkın sesini
Sonsuz mutluluğun penceresini
Beraber açalım, tut ellerimden
Hatırla kaybolan hatıraları
Elmastan ışıklı, altından sarı
Zaman tortusundan işte onları
Beraber seçelim, tut ellerimden
Şüphe başlangıçtır, karar nihayet,
Zamanı zamana etme şikâyet,
Kaçmak kurtuluştur diyorsan şayet,
Beraber kaçalım, tut ellerimden
*****Abdurrahim Karakoç
4 Mayıs 2010 Salı
PAZI YEMEĞİ
2 Mayıs 2010 Pazar
SİVASI'N BULGURLU YUVARLAK KÖFTESİ
1 Mayıs 2010 Cumartesi
İLLA' Kİ SAĞLIK OLSUN !
yataktan fırlama..
Yarım saat erkene kurulsun saatin.
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel y
Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin…
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin…
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin.
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart,
Çek kızarmış ekmek kokusunu içine,
Bak güzelim kahvaltının keyfine.
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,
Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin..
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,
Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,
Ohhh şöyle bir hafifle
Bir güzel kahve ısmarla kendine,
seni mutlu eden sesi duymak için "alo "de
Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa…
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak
Çiçek görürsen kokla ,köpek görürsen okşa,
Çocuk görürsen yanağından makas al.
Sonra,şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı,
sen çok dar da iken kimler seni ferahlattı,
hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı?
Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara
Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..
Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak,
yüzünde güller açtıracak.
Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun..
Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun..
Saklama tabakları, bardakları misafire
Sizden ala misafir mi var bu dünyada
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil,
vazife yapar gibi hiç değil,
Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi,
eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..
Gece evinde, dostların olsun
Sohbetin yemeğin, kahkahan olsun..
Arkadaşım,
hayat bu daha ne olsun?
Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!
Can Yücel..
****
Can Yücel, içtenlikle anlatmış bizede uygulamak düşüyor,en azından kendimize zaman ayırmalıyız, bahar yorgunluğunu'da bu şekilde atlatmış oluruz derim tabi uyguluyabilirsek ne ala..ayfersultan