9 Ekim 2009 Cuma

26 Eylül 2009 Cumartesi


ALLAHT'AN AF DİLEMEDEN ÖNCE,AFVEDİCİ OLMAK...

Evet! Dünyadadır amma işimiz;
Bu dünya için değildir GİDİŞİMİZ.
Siyahta ve Beyazda didişiriz...
İLÂHİ! Bildir!Ne idi İŞİMİZ?
fms
*****
Allah'tan af talebinde bulunan kişinin kendiside afvedici olmalıdır..
Bir ismi “Afüv” olan afvedici Allah’a iman edenler gönüllerinde afvı besleyip büyütmeli. Cezalandıran bakışlarla değil de, afveden bakışlarla bakmalı.
Hak yolda yürürken, yol kenarında onlara taş atan, sataşan, hakaret edenlere aldırmadan, onlara da ekmek atmaya, iyilik yapmaya, yanmasınlar diye yüreklerine imanı tebliğ etmeye devam etmeli.
Bütün sıkıntılara rağmen Hak yolun yolcusu yolundan kalmamalı. Ağız dalaşlarına dalmamalı. “Neme lazım” dememeli. Altı milyar insan “Bana lazım” demeli.
*****
Eski sayfalara bakarak kin üretmemeli. Allah, gözümüzü hep ön tarafta yarattığından hep öne bakmalı. Arkada kalan kötülüklere geri dönüp bakmamalı. Bakarsak da af gözüyle bakmalı.
Rabbimiz Bakara 52’de buzağıya tapınan beni İsrail’i afvettiğini, Ali İmran 152’de Uhud Savaşı’ndan kaçan Müslümanları affettiğini haber verir.
Puta tapınmak, harpten kaçmak en büyük suç olduğu halde suçu işleyenler pişman olunca Allah onları cezalandırmak yerine afvediyor. Bizlerin de afvedici olmasını istiyor ve insanları afvedenler övülüyor. (Ali İmran 134) Yakınlarımızın katilini bile afvetmemiz tavsiye edilir (Bakara 178)
*****
Rabbimiz afvedicidir, afvı sever öyle ise biz de afvedici olmalıyız. Suçluların tevbe etmelerine, özür dilemelerine yardımcı olmalıyız.
Rabbimiz, Mü’min insanı tarif ederken:
“Onlar, bollukta ve darlıkta (Allah için) harcayanlar, öfkelerini yutanlar ve insanları afvedenlerdir. Allah iyilik yapanları sever.” (Al-i İmran 134) buyurur.
İşte örneğimiz Hz. Ali; kendisine karşı kılıç çeken en yakın arkadaşları olan Talha ve Zübeyr, karşı safta öldürüldüklerinde aşağıdaki sözü söylemiş:
Hz. Ali’nin torunu Ebu Ca’fer Muhammed b. Ali el-Bakır der ki: Hz. Ali (ra) “Umarım ki, ben, Talha ve Zübeyr, Allah’ın “Biz onların göğüslerinde kinden ne varsa çıkarttık, kardeşler olarak (Cennette) koltuklar üzerinde birbirlerine karşı oturmuşlardır.” (Hicr ayet 47) buyurduğu kimseler oluruz.” dedi.  (Zehebi, Tarih’ül-İslâm, M. Can tercemesi 6/214, Tarihi Bağdad 18/423; İbni Sa’d 3/113; İbni Ebi Şeybe 15/269, 282)
*****
Kendisine kılıç çeken en yakın arkadaşları için böyle düşünen bir Allah aslanına gönül verenler ve onu örnek alanlar, akrabaları, dostları, arkadaşlarının yaptıkları ve söyledikleri nedeniyle onlara kötü söylemez ve kötü davranmaz.
 Mezhep, meşrep farkı nedeniyle aralarındaki farkı düşmanlık sebebi yapmazlar.
Rabbimiz, mü’minleri överken:
Onlardan (Muhacir ve Ensar’dan) sonra gelenler: “Rabbimiz, bizi ve bizden önce imanla geçip giden kardeşlerimizi bağışla. İman edenlere karşı gönlümüzde bir kin bırakma. Rabbimiz, şüphesiz sen şefkatlisin merhametlisin” derler.” (Haşr 10) buyurur.
*****
Bu duayı ezberleyip devamlı okuyalım ve içimizdeki kini kurutalım.
Hemen bu gün, küs olduğunuz yakınlarınızdan biriyle barışınız. Çeşitli gruplardan olan ve de küs olduğunuz insanlara elinizi uzatınız ve “Merhaba” deyiniz.

******
ALINTI
******
YARABBİ,SEN AFVEDİCİSİN AFFI SEVERSİN BİZİDE AFVED AMİN..ayfersultan

20 Eylül 2009 Pazar


ŞEVVAL ORUCU

Hadisi şerifte buyurulduki,kim Ramazan ayı orucunu tutar ve Şevvalden'de 6 gün oruç tutarsa bütün seneyi oruç tutmuş gibi olur..
*******
Üç aylar manevî ticaret bakımından çok bereketli, kazançlı ve sevaplı bir mevsimdir. Bu mevsimde yapacağımız mânevi" çalışmalar, iç âlemimizde bambaşka ufuklar açar. Ancak, bu aylarda kazanılan ruh disiplinini daha sonra da devam ettirmek gerekir. Çünkü bir sonraki üç aylara erişebileceğimiz hususunda elimizde bir senet yoktur.

Her yıl uğrayıp manevî hayatımızı nurlarla ışıklandıran üç ayları gerilerde bırakırken, Onun bizlere yaşattığı sonsuz hazları hiçbir zaman unutamayız. Kadir Gecesinde ışıl ışıl yanan caddelerde akan nur selini nasıl hatırlarımızdan çıkarabiliriz?

İftar sofralarının feyzi yıl boyunca burnumuzda tütmez mi? Sahurların bereketini unutabilir miyiz? O kudsî hatıraları elbette unutamayız. Özler, arar ve bekleriz.

Ama tabiî ki kuru bekleyiş ve özleyişle yetinmeyiz. Üç aylarda ve bilhassa Ramazan'da kazandığımız manevî disiplini yıl boyunca da devam ettirmeye çalışırız.

Yine namaz kılarız, zaman zaman oruç tutarız, başkalarına yardım ederiz. Malımızla, canımızla ve dilimizle ALLAH yolunda cihada koşarız. Nefsani his ve arzularımıza kulak vermeyiz. Huzur verici hatıralarını içimizde yaşattığımız mübarek üç aylarda kazandığımız manevî havayı devam ettirmeye çalışırız.

Hayat sermayesinin durmaksızın elden çıktığını unutmayıp bir daha gelecek nur ve huzur mevsimine ulaşıp ulaşamayacağımız ümit ve endişesini her zaman canlı tutarak âhiret hazırlığına aynı şekilde devam ederiz.

Böylece, gelecek yılın o mübarek mevsimlerine yine aynı ruhla ve temiz vicdanla erişmeyi umarız. Bu ruh içinde hayatımız devamlı bir gelişmeye ve ilerlemeye sahne olur. ALLAH'ın rızasına erişme yolunda dâima ileri gideriz ve bu ilerleme, inşALLAH son nefese kadar devam eder.

Şevval Orucu

Ramazan-ı Şerif'ten sonraki Şevval ayında oruç tutmak öteden beri sevimli bir adet olarak gelmiştir.

Bir ay boyunca oruca alışmış olan insanlar, şevval ayında da altı gün oruç tutmaya büyük bir ilgi göstermiş, hatta teravih gibi sıcak bir ilgiyle şevval ayı orucunu sürdüre gelmişlerdir... Elbette bu sıcak ilgi sebepsiz değildir. Nitekim Efendimiz (sas) Hazretleri, şevval ayı orucunun bir sene oruç tutmuş gibi sevaba vesile olacağını duyurmuş, bu yüzden de bir ay Ramazan orucu tutanlar, şevvalde altı gün oruç tutmakla bütün seneyi oruçlu geçirmiş olma sevabını kaçırmak istememişlerdir. Bu konudaki hadisi ve yorumunu şöyle ifade edebiliriz:

"Kim oruçla geçirdiği Ramazan ayından sonraki Şevvâl ayında altı gün oruç tutarsa, bütün seneyi oruçla geçirmiş gibi olur!."(Riyazü’s-Salihin, C.2,S.510,2.)

Demek ki, bir aylık Ramazan orucundan sonra Şevvâl'de de altı gün oruç tutarak orucunu otuz altıya çıkaran kimse, bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi sevap almaktadır.

Âlimlerimiz, bütün seneyi oruçla geçirmiş gibi sevap almanın izahını şöyle yapmaktalar:

Ramazan boyunca oruç tutan insan her orucuna on sevap almışsa yekûnu üç yüz eder. Şevvâl ayında tuttuğu altı orucuna da onardan altmış sevap alınca, eder üç yüz altmış. Yani bir sene.. Dolayısıyla hadîsin işaret ettiği sırra nâil olur. Bütün seneyi oruçla geçirmiş gibi mânevî kazanç elde edebilir.

Aslında bu gibi mânevî konularda esas olan, o işi ihlasla yapmak, büyük bir gönül arzusu ile talip olmak mühimdir. Bâzen öyle oruçlar olur ki, tutanın gönlünde beslediği derin ve sâfî ihlas yüzünden 360 gün değil, belki 360 senelik nâfile oruç sevabını alabilir.. İhlas ile kim ne isterse Rabbimiz onu verebilir. Bu bir niyet ve yorum meselesidir.

Tıpkı yolun kenarına uzaklardan bir taşı yuvarlayarak güç bela getirip yerleştiren adamla, bu taşı oradan aynı güçlükle uzaklaştıran bir başka adamın niyeti ve yorumu gibi.

Biri düşünmüş ki:

- Bu çölün ortasında yaşlı bir adam yolda giderken bineğine binmek istese, üzerine çıkıp da hayvana binebileceği yüksek bir yer yoktur. Öyle ise şu taşı yuvarlayıp yolun kenarına getireyim de, yolda gitmekte olan yaşlı ve çocuklar hayvanlarına binmek istediklerinde taşın üstüne çıkıp bineklerinin üzerine kolayca atlasınlar, sevabı da bana olsun. Adamın bu hâlis niyetine bakan Rabbimiz ondan razı olmuş, istediği sevabı ihsan eylemiş.

Böyle güzel niyetle getirilen taşı oradan öfke ile yuvarlayıp uzaklaştıran adam ise şöyle düşünmüş:

- Bu taşı buraya getiren kimse ne kadar da yanlış bir iş yapmış. Hiç düşünmemiş ki, gözleri görmeyenler, karanlıkta fark edemeyenler taşa takılıp yere düşerler. Şu taşı buradan uzaklaştırayım da kimse takılıp yere düşmesin, sevabı da bana olsun.

İşte bu adam da taşı buradan uzaklaştırdığından dolayı ALLAH rızasını kazanmış, ümit ettiği sevaba nail olmuş. Her ikisinde de niyet hâlis, yorum makul...

Biz de sâfi bir niyetle altı gün orucumuzu tutarsak, belki Rabbimiz bu niyetimize, bu bağlılığımıza bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi sevaplar ihsan edebilir, hatâlarımızı affedebilir.. Rabbimizin hudutsuz rahmetine kimse sınır çizemez. Kimse kendi cimriliğini O' na da şâmil kılamaz.

Bu orucun arka arkaya olması şart değildir. şevvâl ayı içinde olması yeterlidir.

Bir de Ramazan içinde tutulamayan oruçlar varsa, önce o borç olanı tutmak da makul ve meşru olur. Bir an önce borçtan kurtulmayı düşünmek elbette çok yerindedir. Ancak borcu sonra da tutabilirim diye de düşünebilir.. Bu bir tercih meselesidir. Her ikisi de caizdir.

Bir diğer husus da, Şevval ayında iki bayram arası nikah yapılmaz iddiası vardır ki, artık bu batıl iddia etkisini kaybetmektedir. Çünkü Aişe validemizin nikahı Şevvalde olmuş, yani iki bayram arasında yapılmış, ne uğursuzluk, ne de bir başka dinî yasak söz konusu olmuştur. Bu yanlış yorum şuradan da beslenmiş olabilir. şayet bayram cuma gününe rastlarsa, bayram namazı ile cuma namazı arası iki bayram namazı arasıdır. Böylesine dar bir vakte nikahı sıkıştırmayın, iki bayram namazının dışında yapın nikahınızı, tavsiyesini, Ramazan ve Kurban Bayramı arası gibi geniş zamana yayanlar, böyle bir yanlış anlamaya sebep olmuşlardır, diye de düşünülebilir.


Bir Menkîbe

Süfyanı Sevri anlatıyor:

- Ben Mekke-i Mükerreme'de üç sene oturdum. Mekkelilerden bir kimse her gün Harem-i şerife gelir, tavaf eder, namaz kılar ve sonra bana selam verip giderdi. Ben bu kimse ile tanıştım. Bir gün o kimse beni yanına çağırdı. Bana dedi ki:

-Ben öldüğüm vakitde kendi elinle beni yıka, namazımı kıl ve defneyle. O gece beni terk etmeyip kabrimde gecele. Mükireyn suali anında bana Tevhid'i telkin et!, dedi.

Ben de o kimsenin istediklerini yapmayı kabul ettim. Bana emrettiğinin aynını yaptım: Kabrinde geceledim. O gece uyku ile uyanıklık arasında iken :

-Ya Süfyan! Beni korumaya ve senin telkinine ihtiyaç kalmadı, diye bir ses işittim.

O zaman:

-Ne sebeple bu lütfa eriştin, diye sordum

Bana cevap olarak:

- Ramazan-ı şerifin orucunu tutup şevval'den altı gün daha eklemem sebebiyle, dedi.

O zaman ben uyandım. Yanımda kimseyi göremedim. Abdest aldım, namaz kıldım, uyudum; böylece üç kere gördüm. Bildim ki bu Rahmanîdir; şeytandan değildir. O zaman da kabrin yanından ayrıldım ve "Ya Rabbi! Beni Ramazanın orucuna ve şevval'den altı gün orucuna muvaffak kıl" diye dua ettim. ALLAHü Teala Hazretleri beni de muvaffak kıldı.

Mehmet Paksu
*******
şevval orucunu tutuyoruz RABBİMİN izni ile,hakıyla tutmak nasip olsun cümlemize amin..ayfersultan
1 yorum

Hiç yorum yok: